İçindeydik hayatın, dışında yaşayarak. İçin için içlenirdik dışlanmışlık duygusunun yarattığı manevi boşlukla. Bu dışlanma bir şahıs veya zümre tarafından değil de genellikle ruhsal bir sıkıntı olarak rücu bulurdu. Kendi kendimizi dışlardık aslında. Çünkü içinde bulunduğumuz ruh haliyle ne biz yaşadığımız zamana ait olabilirdik ne de zaman bize ayak uydurabilirdi. O öyle alelade akıp giderken bizler içimizde büzülüp yok olana kadar sıkılırdık.
Rıdvan DAĞLUM